Âşık şiirinde en fazla kullanılan nazım şekli koşmadır.
Düz Koşma: “Âdi Koşma” da denilen bu koşma çeşidi, ayrı bir
özelliği olmayan
sıradan koşma nazım şeklini karşılamaktadır. Uyak düzeni
abab cccb çççd... veya
xaxa bbba ccca
hece ölçüsünün 8’li
veya 11’li şekilleriyle söylenmiş ve 3-5 dörtlük civarında bir hacme sahip
koşma türüdür.
Yedekli Koşma:
Doğu Anadolu âşıkları arasında bilinmekle
birlikte Azerbaycan âşıklık geleneğinde daha yaygın olan bu koşma çeşidi, iki
farklı şekilde söylenir. Bunların ilkinde koşmanın ikinci mısrasından sonra
araya bir mani veya mani hece ölçüsüne uygun bir şiir eklenir.
Yedekli beşli koşma da denilen diğer söylenişte ölçü sekizlidir.
“Her bentte iki kıta
bulunur. İlk kıta beş, ikinci ve yedek sayılan kıta dört dizelidir. Birinci
kıtanınilk üç dizesi bir, dördüncü ve beşinci dizeleri ayrı uyaklıdır. İkinci
kıtanın dört dizesi kendi aralarında uyaklı olmakla birlikte, bunlardan ikinci
ve dördüncü dizeler ayrı yapıda bir
kavuştak (dönderme, nakarat)tır. Bu dörtlük düzeni öteki bentlerin ikinci
kıtalarında da değişmez.”
(Hikmet Dizdaroğlu1969: 77)
Hâb-ı nazda yatar iken uyandım
Bir bâde verdiler nûş edip kandım
İçtim bâdeyi kandım
Ab-ı hayattır sandım
Ben bir ateşe yandım
Aşkın atına bindim
Yeri göğü dolandım
Bu yerde de avlandım
Seni buldum bir çobana efendim
Kudret kanadımı çalsam el kınar
Musammat Koşma:
Mısra sonlarındakine ek olarak mısra
ortalarında da kafiyeli olan koşmalara denir. Musammat koşmalarda her mısranın
birinci ve ikinci kısımları birbiriyle kafiyelidir. Bu yönüyle musammat
koşmaların her dörtlüğü, kendi içinde iki dörtlük haline gelir.
Ey cemâli parlak kadi toparlak
Lebleri bal kaymak sükker misin sen
Boynuma lâle tak hele bir yol bak
Bu kadar yalvarmak ister misin sen
Lebler kırmızı la'l kaşları hilâl
Gözler âhû misâl bulunmaz emsâl
Bilmem bu ne hayâl bilmem bu ne hâl
Bu ne parlak cemâl ülker misin sen
Mir'âtî hem-vâre yanıktır yâre
Yüreğimde yâre oldu bin pâre
Gönül başka yere düşmez ne çâre
Bir başka nigâre benzer misin sen
Mirati
Ayaklı Koşma:
İlk dörtlüğün ikinci ve dördüncü, diğer
dörtlüklerin dördüncü mısrasından sonra “ziyade” adı verilen mısraların
eklenmesiyle oluşturulur. Ziyadeler, asıl mısralara göre daha kısadır.
Ey benim cânânım can içre canım
Şûh nev-civânım olma bî-vefa rahm eyle bana
Ben sana kurbanım gel kes gerdanım
Dök yerlere kanım tek ol aşina olma bî-vefa
Nar-ı aşkın serde düştüm yek derde
Şeklin perilerde yoktur kişverde
Ellerin hançerde zerrin kemerde
Her gördüğün yerde gel bakma kıya can sana feda
Sevdim sen dil-beri hûblar serveri
Gördüm şeklin peri oldum müşteri
Çeksen de hançeri kessen bu seri
Gayri şimden geri sen şah ben Gedû kul oldum sana
AŞIK GEDA
Zincirleme Koşma:
Her dörtlüğün son mısrasındaki kafiyeli
kelimenin diğer dörtlüğün başında
tekrarlanmasına denir.
O ki yaratıldık turab-ı Tûr'dan
Perverdigâr Hak Subhan'ı biliriz
Turabın aslını yarattın nurdan
Nurdan evvel bir mekânı biliriz
Mekanda var iken nice bin şeher
Anı ziynet kıldı murg-u meher
Günde yetmiş kere eyledi teher
Ekl ettiği rızk u nânı biliriz
Rısk-u nâne visâl eyledi Hûdan
Yoktan var edildi o zaman Âdem
Cinandan cihana bassan da kadem
Anı nisbet dü cihanı biliriz
Du cihanda yer gök çarh u felekler
Hesaba muntazır suda semekler
Arş-ı Alâ Mühteha'da melekler
Ne zikirde kelâm kânı biliriz
Kelâm kânı zikir ederler gayet
Yalan değil günü bugün bir hayat
Altı bin altı yüz altmış âyât
Emr-i haktan biz Furkan'ı biliriz
Furkan'da nice âyet yerince
Nice sinek nice murg u karınca
Mağrip meşrik kûh-ı Kaf'a varınca
Hükmeyleyen Süleyman biliriz
Zülâlî şevketten ummaz hiç bac'ı
İzhar eder günahkara ilacı
Başına örterler mürüvvet tacı
Fahr-î âlem şah sultanı biliriz
Zülalî
Zincirbent Koşma:
Ziyadeler, zincirleme koşmalara eklenirse buna zincirbent koşma adı verilir.
Koşma-Şarkı:
Koşmaların hane sonlarındaki mısraların
tekrarlanmasıyla elde edilen özel bir
şeklidir.
İki dilber gördüm güller içinde
İkisi de nazlı cana uygundur.
İsmini gizlerim diller içinde
Biri nazlı ceylan biri toygundur.
Kaçan bir naz ile eylese reftar
Kemendi zülfünü eyleyip etvar
Şehr-i melahatte o şiirn güftar
Biri nazlı ceylan biri toygundur.
…….
Gevheri nedendir kadı tûbalar
Eyleme aşıka hoş hoş abalar
Eynime giydirdi gitti abalar
Biri nazlı ceylan biri toygundur.
GEVHERİ
Koşma Şarkı-Bozlak-Karacaoğlan Çağırmak
Vara vara vardım ol kara taşa,
Hasret ettin beni kavim kardaşa,
Sebep ne gözden akan kanlı yaşa,
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Nice sultanları tahttan indirdi
Nicesinin gül benzini soldurdu
Nicelerin gelmez yola gönderdi
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karacoğlan der ki kondum göçülmez
Acıdır ecel şerbeti içilmez
Üç derdim var birbirinden seçilmez
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm
Karacaoğlan
*****
MÜRÂCAA KOŞMA
Dedim, dedi şeklindeki söylenen ve yazılan koşmalara denir
Bu şekil divan şirinde de bulunmaktadır.
Uykudan uyanmış şahin bakışlım
Dedim sarhoş musun söyledi yok yok
Ak ellerin elvan elvan kınalım
Dedim bayram mıdır söyledi yok yok
Dedim ne gülersin dedi nazımdır
Dedim kaşın mıdır dedi gözümdür
Dedim ay mı doğdu dedi yüzümdür
Dedim ver öpeyim söyledi yok yok
Dedim aydınlık var dedi aynımda
Dedim günahım çok dedi boynumda
Dedim meh-tab nedir dedi koynumda
Dedim ki göreyim söyledi yok yok
Dedim vatanın mı dedi ilimdir
Dedim bülbül müdür dedi dilimdir
Dedim Nesimi Şah dedi kulumdur
Dedim satar mısın söyledi yok yok
Kul Nesimi
TECNİS KOŞMA
Bu tarz koşmaların bütün kafiyeleri cinaslı olur.
Derd-i dilim arttı yârimin derdim
Seksende doksanda yüzde seyr eyle
Gonca güllerini yârimin derdim
Gerdanda dudakta yüzde seyr eyle
Sel gelince yıkılırmış yar dedim
Al hançeri vur sineye yâr dedim
Yeter cevr ü cefa etme yâr dedim
Cism ü bedenimi yüz de seyr eyle
Çeşmîyâ bin gazel yazdım dîvâne
El bağladım yâre durdum dîvâne
Dedi var yıkıl git behey dîvâne
Aşkın deryasında yüz de seyr eyle (Çeşmi)
KONULARINA GÖRE KOŞMALAR
a) Güzelleme (insana ve doğaya ait güzellikleri konu edinir.)
Nasıl vasfedeyim güzelim seni
Rumeli Bosna’yı değer gözlerin
Dünyaya gelmemiş eşin akranın
İzmir’i Konya’yı değer gözlerin
Kimsede görmedim sendeki nazı
Tunus Tırablus Mısır Hicaz’ı
Kars’ı Kağızman’ı Acem Şiraz’ı
Girid’i Yanya’yı değer gözlerin
b) Koçaklama (
Benden selam olsun Bolu Bey 'ine
Çıkıp şu dağlara yaslanmalıdır
Ok gıcırtısından kalkan sesinden
Dağlar seda verip seslenmelidir.
Düşman geldi tabur tabur dizildi
Alnımıza kara yazı yazıldı
Tüfek icad oldu mertlik bozuldu
Eğri kılıç kında paslanmalıdır.
Köroğlu düşer mi yine şanından
Ayırır çoğunu er meydanından
Kır at köpüğünden düşman kanından
Çevrem dolup şalvar ıslanmalıdır
Köroğlu
c) Taşlama (
Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti şu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acayip oldu
Koyun belli değil, kurt belli değil
Başım ayık değil kederden yastan
Ah ettikçe duman çıkıyor baştan
Haraba yüz tuttu bezm-i gülistan
Yayla belli değil, yurt belli değil
Çark bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Ehl-i fukaranın yüzü gülmüyor
Âşık Ruhsati dediğini bilmiyor
Yazı belli değil, hat belli değil
Ruhsati
d) Ağıt (
Can evimden vurdu felek neyleyim
Ben ağlarım çelik teller iniler
Ben almadım toprak aldı koynuna
Yârim diyen bülbül diller iniler
Gider oldum Avşar ili yoluna
Bakmam gayrı bu diyarın gülüne
Karalan taksın çapar koluna
Yağız atlı nice kollar iniler
Varayım da mezarına varayım
Yürü bre Dadaloğlu’m yürü git
Baş ucunda el kavşurup durayım
Dertli dertli Çukurova yolunu tut
Dadaloğlu
Vardım ki yurdundan ayak çekilmiş
Yavru gitmiş ıssız kalmış otağı
Camlar şikest olmuş meyler dökülmüş
Sakiler meclisten çekmiş ayağı
Kangı dağda bulsam ben o maralı
Kangı yerde görsem çeşmi gazali
Avcılardan kaçmış ceylân misâli
Geçmiş dağdan dağa yoktur durağı
Lâleyi sümbülü gülü hâr almış
Zevk ü şevk ehlini âh u zâr almış
Süleyman tahtını sanki mâr almış
Gama tebdil olmuş üfletin çağı
Zihni dert elinden her zaman ağlar
Vardım ki bağ alar bağıban ağlar
Sümbüller perişan güller kan ağlar
Şeyda bülbül terk edeli bu bağı
Bayburtlu Zihni
DESTAN
Bir nazım türü olan “Destan” dan farklı olarak Aşık şiirinde
nazım birimi, kafiye örgüsü ve ölçüsü koşmadan farklı olmayan fakat koşmadan
hacmiyle ayrılan nazım
şeklidir.
Varsağı
("Koşma nazım şeklinde olan, özel ezgilerle söylenen varsağılar adını Anadolu’nun güneyinde yaşayan Varsaklardan almıştır. Tarihte Çukurova ve Kahramanmaraş civarında yaşayan bu Türk boyuna has ezgili şiirlere “Varsaklara ait”, “Varsak tarzı” anlamlarına gelen “varsağı” adı verilmiştir. Varsağılarda yiğitçe ve sert bir eda vardır. Göçer halde yaşayan Varsakların yaşam tarzına da uygun bir şekilde bu türünezgilerinde hamasi bir yapı ve dirençli bir söyleyiş tarzı hâkimdir. Bu bakımdan bir şiirin varsağı olup olmadığına ancak ezgisinden hareketle karar verilebilir." )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder