Divani
Âşık Şiirinde aruz ölçüsünün Fâliâtün / Fâliâtün / Fâliâtün
/ Fâilün kalıbı ile söylenen ve âşıklar arasında “divânî” olarak bilinen
şiirlerdir.
Ser-nigun kıldık zamanın sagar-ı minasını
Çekmeyiz şimden gerü sakinin istiğnasını
Sagarından badesinden neşesinden çektik el
Başına çalsın felek ahval-i nâ-ber-câsını
Hırka-puş olduk kalender-meşreb olduk hasılı
Hiçe saydık alemin a'lâsını ednasını
Düştüler çah-ı kazaya göz göre ikbâl için
Alemin gördük nice bina vü na-binasını
Biz libas-ı fahrı Mekki çak çak ettik yine
Talihi her kimse giysin atlas u dibasını
( Mekkî)
Divan
Gazel, murabba, mahammes, müseddes, musammat gibi bazı nazım
biçimlerini içerir. Divan, kendilerine özgü ezgileri olan bir nazım türüdür.
Selis
Aruzlu türler arasında yer alan selis, aruz ölçüsünün
Feilâtün (Fâilâtün) / Feilâtün/ Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerdir.
Selisler, hecenin on
beşli şekliyle de uyumlu olan özel ezgilerle
icra edilirler.
Yine aldı gam u efkâr-ı dili dâğ-ı tenin
Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Ne revâ çevri ola goncaya serv-i semenin
Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Bunca cevr ettiğini kimseler ey gül edemez
Ben gibi nâle vü nâlişleri bülbül edemez
Ah u efgânıma kâfir de tahammül edemez
Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Bunca derde kim kodun âşık-ı bî-çâreleri
Tiğ-ı cevrin ile açtın sineme yâr eleri
Dâğ dâğ oldu a kâfir ciğerim püreleri
Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Çünkü göğsünde yok insâfın a zâlim nideyim
Varayım haşım alıp özge diyâra gideyim
Sen git ağyar ile gül oyna da ben zâr
ideyim Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
Derd-i aşkın komadı Nûri mecâlim yetişir
Bu kadar çekmeye de kalmadı hâlim yetişir
Yetişir çekticeğim gayri a zâlim yetişir
Acımaz mı yüreğin merhametin yok mu senin
(Tokatlı Nurî)
Semai
Âşık şiirinde heceli semailerden başka aruzlu semailer de söylenmiştir.
Aruzun Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün
kalıbında
gazel, murabba, muhammes ve müseddes nazım şekilleriyle ve özel
ezgilerle okunurlar.
Hece ölçüsünün 8+8=16’lı şekliyle de uygunluk gösteren
semailer
Musammat ve yedekli semai olarak adlandırılır.
Efendim gel bana bildir bu istiğnâ ne âdettir
Bana bildir bu istiğnâ ne âdettir adâlettir
Bu istiğnâ ne âdettir adâlettir hâlâvettir
Ne âdettir adâlettir hâlâvettir nezâkettir
Nice tarif edem medhin bu âlemde senin dilber
Edem medhin senin bu âlemde dilber rûyin enver
Bu âlemde senin dilber rûyin enver lebin sükker
Senin dilber rûyin enver lebin sükker saâdettir
Yanağında açılmıştır o gonca-ter gül-i ra'nâ
Açılmıştır o gonca-ter gül-i ra'nâ gözü şehlâ
O gonca-ter gül-i ra'nâ gözü şehlâ ne hûb sevda
Gül-i ra'nâ gözü şehlâ ne hûb sevdâ ne takattir
Cüdâ kılmaz seni Hengâm bedenden can cüdâ olsa
Seni Hengâm bedenden cüdâ olsa feda olsa
Bedenden can cüdâ olsa fedâ olsa gedâ olsa
Cüdâ olsa fedâ olsa gedâ olsa şefaattir
(Hengamî)
Kalenderî
Özel ezgileri olan kalenderîler
Aruzun Mefûlü/
Mefâilü / Mefâilü / Feûlün kalıbıyla
Gazel, murabba, muhammes ve müseddes şekillerinde hece
ölçüsüyle ve dörtlükler halinde söylenmiş örnekleri vardır.
İstanbul semaî
kahvelerinde
Aşık fasıllarında
kalenderîler, divan ve halk şiirinin etkileşimi açısından önemlidir.
Gönlüm seni ey şûh-i sitem-ger sever oldu
Hicrin bana âh kim neler etti neler oldu
Sensiz geceler hem-demim âh-ı seher oldu
Her sâat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Feryâd u figânım bu gece arşa dayandı
Derd ü gam ile dîdelerim kana boyandı
Firkat günü âh böyle uzandıkça uzandı
Her sâat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Rahm eyle bu firkat odunu söndür efendim
Bir katre zülâl-ı lebini gönder efendim
Mehcûr olalı bir iki üç gündür efendim
Her sâat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
Ahımla cihan gamz eder bu ne aceb âh
Hicran oduna can u ciğer yandı bu şeb âh
Neyse bu Gedâyî kulunu terke sebeb âh
Her sâat-ı hicrin bana bin yıl kadar oldu
(Gedâyî)
Satranç
On dokuzuncu yüzyılda karşımıza çıkan satrançların sayısı da
oldukça azdır.
Aruz vezninin Müeilün / Müeilün / Müeilün / Müeilün
kalıbında
Hecenin 8+8=16’lı şekliyle uyum gösteren satrançlar zel bir
ezgiyle okunur.
Şiirlerde iç kafiye vardır. Beyitler, içerideki kafiyeli
bölümlerden bölündüğünde
dörtlük şekline dönüşür.
Satrançlar, gazel,
murabba, muhammes ve müseddes şekillerinde yazılmıştır.
Medhine meddâh olalım hüsrev-i hûban güzele
Vasfına sözler bulalım dinleye yaran güzele
Benzeyemez hür u melek hidmetine çektik emek
Dişleri zer şâne gerek zülfü perişân güzele
Dayanamam nazlarına tûti gibi sözlerine
Çekme seza gözlerine kuhl-i Sıfâhan güzele
Söyleme efsâne gibi bakması bigâne gibi
Şem'ine pervâne gibi yan güzele yan güzele
Söylese diller dolaşır bakmaya gözler kamaşır
Sırmalı kaftan yaraşır serv-i hırâman güzele
Yüzüne zer hızma ile cebhe zeheb düzme ile
Başta oya yazma ile yakışır elvan güzele
Ruhları gül goncafemi kendi aşiret Hatem'i
Gezseler Rûm u Acemi olmaya akran güzele
Serv-i sehî kametime kâmet-i kıyametime
Gelse eğer davetime kesmeli kurban güzele
Emrine ta at edelim çevrine gayret edelim
Haneyi halvet edelim bir gece mihman güzele
Câm ile mey süzdürelim bezme şeker ezdirelim
Seyr ederek gezdirelim bâğ ile bostan güzele
Dertli-i efkendeleriz vasfını gûyendeleriz
Can baş ile bendeleriz şimdi Alî-şan güzele
(Âşık Dertli)
Vezn-i Âher
Aruzun Müstefilâtün / Müstefilâtün / Müstefilâtün /
Müstefilâtün kalıbıyla
Her mısrası dört parçadan oluşur, dört mısralık ve musammat (iç kafiyeli) şiirlerdir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder